Atiye: Bağış, bahşiş, ihsan, hediye
Türkiye’deki ücretli tekil kullanıcı sayısı 1,5 milyon olan (aile hesapları düşünüldüğünde gerçek sayı 4 milyon gibi düşünülebilir) Netflix’in ikinci Türkçe orijinal yapımı Atiye adlı dizi oldu.
Dizi başlamadan önce birçok mecrada, özellikle billboard, gazete, dergi gibi alanlarda, Atiye’nin tanıtımlarını gördük. Ancak tanıtımda sadece, dizide birçok konuyu birbirine bağladığı anlatılan bir işaret “teaser” kıvamında gösterildiği için reklamları Atiye’yle, hatta hatta bir Türk yapımı ile ilişkilendirmek pek mümkün değildi. Tahmin etmek gerekse bir Shyamalan yapımının tanıtımı olduğu düşünülebilirdi. Dizinin başlangıç tarihine doğru bu gizemli havanın kalkmasıyla gördük ki reklamlar Atiye’ye ait.
2018’in sonunda yayınlanan ve Netflix’in ilk orijinal Türkçe yapımı olan fantastik bilim kurgu türündeki Hakan: Muhafız’dan sonra 2019’un sonunda yayınlanan Atiye de bence tür itibarıyla Hakan: Muhafız’a benziyor. Hakan: Muhafız’ın da yönetmenlerinden biri olan Gönenç Uyanık Atiye’de, Aile Arasında’dan da tanıyacağımız Ozan Açıktan ile yönetmen koltuğunu paylaşıyor. Yönetmenleri diziyi gizemli, mistik, drama olarak tanımlıyor. Dizinin konusu, genç ve şehirli bir ressam/resim öğretmeni kadının çıktığı kişisel yolculukta kendini Göbeklitepe’de bulması, buraya dair evrensel sırları ve Göbeklitepe’nin kendi geçmişiyle ilişkisini ortaya çıkarması. Ilk sezonu 8 bölümden oluşan Atiye’nin ilk 6 bölümünü izledim. Görselliği, senaryo kurgusu, müzik seçimleri ve mekanlar beni çokça etkilemiş olsa da sebebini tam olarak anlayamadığım bir problemi var dizinin. Kalburüstü bir iş olabilecekken oyunculukların ve diyalogların hamlığı nedeniyle yapımın diğer bileşenleri ile uyuşmadığını düşünüyorum. Oyuncuların birçoğunun oldukça yetenekli olduğunu düşünmeme rağmen ya birlikteyken sergiledikleri performanstan ya da dizinin kimi zaman İngilizce’den Türkçe’ye çevrilmiş hissi yaratan diyaloglarından ötürü içime sinmeyen birçok sahne izledim. Öte yandan dizinin genel itibarıyla yavan bir oryantalist havası olmamasının hoşuma gittiğini söyleyebilirim.
Şengül Boydaş’ın Dünyanın Uyanışı adlı kitabından esinlenilerek ekrana aktarılan Atiye’nin en güzel yanı UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan 12 bin yıllık Göbeklitepe’ye ve Nemrut’a bol bol yer veriyor olması. Her ne kadar bir ekrandan izliyor olsa da insan Göbeklitepe’nin büyüleyici güzelliğinden etkilenmeden edemiyor. Göbeklitepe’nin ortaya çıkarıldığı kazılara öncülük eden Alman arkeolog Klaus Schmidt’in “Kendi gücünün farkına varan insanoğlunun, doğanın parçası olmaktan çıkıp, ona hükmetmeye giden yolu açtığı yerdir” dediği kadar var. Yukarıda yapım hakkında bahsettiğim bazı olmamışlıklar bile diziyi izlerken bu zengin tarihin kalıntılarından zevk almayı engelleyemiyor ki bir çok uzman tarihçi Göbeklitepe’nin bugüne kadar bildiğimiz tarih öğretisini baştan ele almaya yetecek kadar eski bir zaman diliminden günümüze ulaştığı konusunda hemfikir. Bu gizemli konuyu işlemeyi sonraya saklıyorum doğrusu.
Diziyi genel olarak çok beğendiğimi söyleyemesem de 2020 için şimdiden kendime iki hedef belirlememe yardımcı olduğunu itiraf etmeliyim. İlki Göbeklitepe’yi, ardından da Nemrut’u dünya gözüyle ve sevdiklerimle birlikte görmek. İkincisi ise Şengül Boydaş’ın bu diziye ilham olan Dünyanın Uyanışı adlı kitabını okumak. Dizide beni rahatsız eden şeyler konudan bağımsız olduğu için kitabı severek okuyacağımı düşünüyorum.